İhaleye Birlikte Girdiğinin Belirlendiği Ancak İhalenin En Yüksek Teklif Verene Rayiç Değerlere Yakın Bir Bedele Verildiği

İhaleye Birlikte Girdiğinin Belirlendiği Ancak İhalenin En Yüksek Teklif Verene Rayiç Değerlere Yakın Bir Bedele Verildiği

İhaleye Birlikte Girdiğinin Belirlendiği Ancak İhalenin En Yüksek Teklif Verene Rayiç Değerlere Yakın Bir Bedele Verildiği

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2008/5.MD-16

K. 2009/139

T. 26.5.2009

• TRAFİK KAZASI ( Yargı Görevini Yapanları Etkileme/Suçun Oluşması İçin Davanın Varlığı Gerektiği - Eylemlerin 01.06.2005 Tarihinden Önce Gerçekleştiği/Bu Tarihte Dava Açılmadığından Sonradan Açılan Davaya da Sanıkların Müdahalesi Bulunmadığından Suçun Oluşmayacağı )

• YARGI GÖREVİNİ YAPANLARI ETKİLEME ( Ön Koşul Olarak Davanın Varlığı Gerektiği - Eylemlerin 01.06.2005 Tarihinden Önce Gerçekleştiği/Bu Tarihte Dava Bulunmadığından Sonradan Açılan Davaya da Sanıkların Müdahalesi Bulunmadığından Suçun Oluşmayacağı )

• RESMİ BELGEYİ YOK ETMEK VEYA GİZLEMEK ( Sanıkların Dosyayı İncelemesinden Sonra Duruşma Tutanağının Kaybolduğu - Sadece Bir Görgü Tanığının Anlatımı Dışında Delil Bulunamadığından Suçun Gerçekleşmediği )

• İHALEYE FESAT KARIŞTIRMAK ( Sanıkların İhaleye Birlikte Girdiğinin Belirlendiği Ancak İhalenin En Yüksek Teklif Verene Rayiç Değerlere Yakın Bir Bedele Verildiği - Birden Fazla Kişinin İhaleye Girdiği/Suçun Oluşmayacağı )

ÖZET : Meydana gelen trafik kazasında yargı görevini yapanları etkileme suçunun oluşup oluşmadığı konusunda; suçun oluşabilmesi için, görülmekte olan bir davanın varlığı ön koşuldur. Somut olayda, tüm eylemlerin 01 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşmiş olması, bu tarihte görülmekte olan bir davanın da bulunmaması Asliye Ceza Mahkemesine kamu davasının açıldığı sürede ise hiçbir girişimlerinin bulunmadığı nazara alındığında, beraat kararının onanmasına karar verilmelidir.

Resmi belgeyi yok etmek ve gizlemek suçunun işlendiğine ilişkin iddia açısından; duruşma tutanağının sanıkların dosyayı incelemesinden sonra kaybolmasında sanıkların duruşma tutanağını bozmak, yok etmek ve gizlemek kastıyla hareket ettiğine ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığı gibi, olayın tek görgü tanığının anlatımlarıyla da, olayda gizleme olgusunun da gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.

İhaleye fesat karıştırma iddiası ile ilgili olarak; sanıkların birlikte ihale dosyalarını inceledikleri sabit olmakla birlikte, bu eylemleri yaptırıma bağlanan hiçbir koşula uymamaktadır. Diğer yönden, sanıkların gizli tutulması gereken herhangi bir bilgiye ulaştıklarına ilişkin kanıt bulunmadığı gibi, İhale süreci incelendiğinde, sanığın dahil olduğu birden fazla kişi tarafından ihaleye girildiği ve taşınmazın en yüksek bedeli verene ihale edildiği, bu bedellerin de, rayiç değere yakın olduğu saptanmıştır. Özel Dairece bu suçtan verilen beraat kararı isabetlidir.

DAVA : Sanıklar İ.D. ve N.K.S.’ın, A. Adliyesinde, Sulh Hukuk Mahkemesi, İcra Hakimliği ve İcra Müdürlüklerine ait dosyalarda, ihaleye fesat karıştırma, resmi belgeyi gizlemek, K.Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yargı görevi yapanları etkileme suçlarından beraatlerine,

K. 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 199 -143 sayılı tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olma suçundan açılan kamu davasında ise, yargı görevi yapanları etkileme suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 277/1-c.2 ve 43. maddeleri uyarınca yedi ay onbeş’er gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık İ.D.’na verilen kısa süreli hapis cezasının beher günü takdiren 20,00 Liradan paraya çevrilerek 4.500,00 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanık N.K.S. hakkında 53/1. maddesinin uygulanmasına ilişkin, Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 21.09.2007 gün ve 2-5 sayılı hüküm, mahkûmiyet hükümleri ile ilgili olarak sanıklar ve müdafiileri tarafından, resmi belgeyi gizlemek, adli görev yapanları etkilemek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından verilen beraat kararları yönünden ise Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay C.Başsavcılığının duruşmalı inceleme isteminin reddi, mahkûmiyet hükmünün onanması, C.Savcısının temyizine konu olan beraat hükümlerinin ise bozulması istekli 11.01.2008 gün ve 137074 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR : 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’nın 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanıkların temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına dair isteminin CYUY’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra dosya üzerinden yapılan incelemede;

Temyizin kapsamına göre Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- K. ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yargı görevini yapanları etkileme,

2- K.3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dava ile ilgili olarak yargı görevini yapanları etkileme,

3- Resmi belgeyi yok etmek veya gizlemek,

4- İhaleye fesat karıştırmak,

Suçlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.

Uyuşmazlık konuları sırayla değerlendirildiğinde;

1- K.ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yargı görevini yapanları etkileme suçunun oluştuğu iddiası;

Sanıklar İ.D. ile N.K.S.’ın, soruşturma ile ilgili olarak gerek soruşturmayı yapan, gerekse diğer C.Savcısı ile görüşerek, Sanık İ.D.’nun kendisini eski Adalet Müfettişi ve Ankara C.Savcısı olarak tanıtıp, diğer sanığın da A.’da hastanesi olduğu ve yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda tanıdıklarının olduğundan bahisle onları etkilemeye çalıştıkları, yine aynı şekilde Asliye Ceza Hakimi ile görüştükleri, C.Savcıları Ö.F.K., N.C.İ.ile Hakim C. Ş.’ün beyanları ile sabittir, ancak bu eylemlerin yargı görevini yapanları etkileme suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenebilmesi için, ilgili dosyadaki soruşturma safahatının incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

İncelenen dosyada;

05.05.2005 tarihinde, K.-A. yolunda, Y. K.’in sevk ve idaresindeki 06 C 0681 plakalı minibüs ile önünde seyir halinde bulunan M.A.’ın idaresindeki kamyona arkadan çarparak, S.K.’ün ölümüne, M.Ç., A.Ö., C.H., S.K., A.Ü., İ.Ç. ve Y.E.’in yaralanmalarına neden olduğu, K. C.Başsavcılığınca 31.05.2005 gün ve 347 sayı ile şüphelilerden M.A. hakkında kusursuzluğu nedeniyle ek takipsizlik kararı verildiği, şüpheli Y.K. hakkında ise 31.05.2005 gün ve 347-188-98 sayı ile 765 sayılı Yasanın 455/1-son, 45/son, 39 ve 2918 sayılı Yasanın 118/5. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle K.Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, K.Asliye Ceza Mahkemesince tensiple 01.06.2005 gün ve 120-151 sayı ile, sanığın 5237 sayılı Yasanın 85/2. maddesi uyarınca yargılanması için görevsizlik kararı verilerek, dosyanın K.Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, somut olayda suç oluşturduğu ileri sürülen tüm görüşme ve girişimlerin 5237 sayılı Yasanın henüz yürürlüğe girmediği 01 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleştiği, bu tarihte K.Asliye Ceza Mahkemesine açılmış bir kamu davasının da bulunmadığı anlaşılmaktadır.

765 sayılı TCY’nın 232. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, görülmekte olan bir davanın varlığı önkoşuldur. Somut olayda, tüm eylemlerin 01 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşmiş olması, bu tarihte görülmekte olan bir davanın da bulunmaması Asliye Ceza Mahkemesine kamu davasının açıldığı sürede ise hiçbir girişimlerinin bulunmadığı nazara alındığında, 765 sayılı TCY’nın 232. maddesinde yaptırıma bağlanan suç, unsurları itibariyle oluşmamıştır. Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının anılan suça ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Özel Dairenin beraat kararının onanmasına karar verilmelidir.

2- K.3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dava ile ilgili olarak tavassutta bulundukları iddiası;

Her iki sanığın da, davanın seyri ile ilgili olarak, gerek C.Başsavcısı, gerek 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, gerekse mahkeme üyeleri ile görüşüp, onları etkilemeye çalıştıkları hususu sabit görülerek, sanıkların 5237 sayılı Yasanın 277. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi ve bu görüşmelerin birden fazla tekrarlanması nedeniyle 43. maddesi uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmiş ise de;

Sanıkların cezalandırılmasına ilişkin hükmün verilmesinden sonra yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile Ceza Yargılaması Yasası’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında gerçekleştirilen değişiklikler sonucunda, bu maddede öngörülen objektif ve subjektif koşulların varlığı halinde uygulanması olanağı bulunan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunun tatbik alanı genişletilmiş ve somut olayda uygulanabilir hale gelmiştir. Kurulan hükmün sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasına olanak sağlayan ve bu yönüyle sanıklar lehine sonuç doğurduğunda kuşku bulunmayan bu hukuki kurumun sanıklar hakkında uygulanıp uygulanmayacağı ise öncelikle birinci derece yargılamasını yapan mahkemece ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu itibarla, diğer yönlerinin bu aşamada incelenmesine gerek bulunmayan hükmün, öncelikle bu yasal değişikliğin değerlendirilebilmesi için bozulmasına karar verilmelidir.

3- Resmi belgeyi yok etmek ve gizlemek suçunun işlendiğine ilişkin iddia;

A. 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2005/354 ve 353 esas sayılı dosyalarının her iki sanık tarafından incelendiği, 2005/354 esas sayılı dosyadaki 06.10.2005 tarihli duruşma tutanağının sanıklar tarafından fotokopisi çekilmek üzere alındığı, Hakim, yazı işleri müdürü, zabıt katibi ve mübaşir imzasını taşıyan 06.10.2005 tarihli tutanak, tanıklar D. K., A. E. ve D.B.’un beyanları ile sabit olup, yine aynı şekilde söz konusu tutanağın dosya arasında olmadığının saptanması üzerine, tanık D.B.’un, C.Savcısına giderek sorması, sanık C.Savcısının da masasının yan tarafında bulunan evrakları inceleyip tutanağı görmesi üzerine, duruşma tutanağını gelen tanığa teslim ettiği yönünde de kuşku bulunmamaktadır, ancak incelenen dosyada, sanıkların duruşma tutanağını bozmak, yok etmek ve gizlemek kastıyla hareket ettiğine ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığı gibi, olayın tek görgü tanığı D.B.’un anlatımlarıyla da, olayda gizleme olgusunun da gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, Özel Dairece, resmi belgeyi gizlemek veya yok etmek suçundan sanıkların, cezalandırılmaları için yeterli, inandırıcı, kesin kanaat verici delil elde edilemediği ve suçun maddi öğelerinin de oluşmadığı gerekçeleriyle verilen beraat kararı isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığının bu suça ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile Özel Daire beraat kararının onanmasına karar verilmelidir.

Bu neden yönünden, çoğunluk görüşüne katılmayan beş Kurul üyesi, suçun oluştuğu görüşüyle, hükmün bozulması yönünde karşı oy kullanmışlardır.

4- Sanık İ.D.'nun, ihalelere doğrudan girmese bile diğer sanık N.K.S.'ın girdiği ihalelerde birlikte hareket ettiği, A. Gayrimenkul Satış 22. İcra Müdürlüğünce 2004/68, 75, 76. talimat sayılı dosyalarında, 19.09.2000 tarihinde yapılan ihaleler öncesinde Keçiören’de bulunan bir dairenin İ.D. tarafından alınmak istendiğinden bahisle, H. H.’den ihaleden çekilmesi ve aynı ihalede ihaleye iştirak eden N.K.S.’ın ihaleye girmemesi, girse de artırma yapmaması için H.H.’den 10.000 YTL para istediği, H. H.’in paranın fazla olduğundan bahisle bunu kabul etmeyip, sanığı yakalatmak amacıyla paranın yarısını şimdi, yarısını da ihaleden sonra vereyim teklifi üzerine, İ. D.’nun bunu kabul etmeyerek, ihaleye katılan N.K.S.’a ihale bedelini arttırması için talimat verdiği, bu şekilde ihaleye fesat karıştırma suçunun oluştuğu, ancak anlaşma gerçekleşmediğinden, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı ve 5237 sayılı TCY’nın 235/5 ve 235/2-d maddeleri yollamasıyla, 235/1, 35 ve 53. maddeleri gereğince cezalandırılmaları gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

Bu eylemlerle ilgili olarak tanık sıfatıyla beyanları saptananlardan;

H.H.; Adalet Müfettişlerince alınan 27.10.2005 tarihli yeminli ifadesinde; babamdan kalan gayri menkullerin üzerine, alacaklılarım ipotek koymuşlardı, bu ipotekler üzerine dört gayri menkulü satışa çıkardım, ihalede bu gayri menkulleri geri almayı kararlaştırdık, bu ihaleye girmek üzere yeğenim A.K.’yı görevlendirdik, A.F.G.’ye de vekalet verdik, ihalelerde A.F. bizi temsil edecek, bizim namımıza bu gayrimenkuller alınacaktı, bu arada ihale salonunda uzun boylu bir şahıs ile yanında uzun saçlı, kısa boylu, sonradan isminin N.K. olduğunu öğrendiğim, bir bayan geldi, erkek şahıs 6 nolu daire çok güzel bunu biz alalım, diğer 3 ihaleye katılmayalım onları da siz alın dedi. Teklifi kabul etmeyince, sen görürsün, ikisini de yukarı seviyeye getireceğim, sen de alamayacaksın dedi. İhale başladı, ilk benim oturduğum dairenin ihalesi yapıldı, A.F.G. satın aldı, ara verildiği sırada, Savcı beni dışarıya çağırdı, N. Hanım’a 10 milyar lira ver, ihaleye katılmayalım aksi takdirde yükseltmeye devam ederiz dedi, bunun üzerine telaş içerisinde, H.G. ile konuştum, beşini şimdi, beşini sonra vermeyi teklif ettim, kabul etmedi, amacım parayı verirken yakalatmaktı, salona girip arttırma yönünde işaret etti, değerinin çok üzerinde taşınmazlar satıldı şeklinde beyanda bulunmuş;

Duruşmada da; ihale başladı ihaleye N. katılıyordu, Savcı da onun göreceği şekilde ihaleyi yükseltmesi için eliyle yukarı doğru işaret yapıyordu, kendisine ne oluyor kardeşim dedim, beni dışarıya çağırdı, N. Hanım’a 10 milyar lira ver, ihaleye katılmayalım aksi takdirde yükseltmeye devam ederiz dedi, teklifi kabul etmedim, daha doğrusu 3 vereyim 5 vereyim diyerek işaret vermesini önlemek için zaman kazanmaya çalıştım, sonra içeriye girdik, işaretlerini sürdürdü, bu Savcı’nın müdahalesi ile mallarımızı yüksek fiyata almak zorunda kaldık, durumu ihaleden sonra A.F.G.’ye de anlattım demiştir.

A.F.G.; gayrimenkul ihalelerine çok fazla girmediğini, 19.09.2005 günlü ihalelere M.A.K. vekili olarak katıldığını, bunu kendisinden H.H.’in istediğini, 1. dairenin ihalesi yapılıp kendisinin aldığını, ihale sırasında savcı İ.D.’nun, H. H.’e “ilk daireyi ben satın alayım diğer dairelere N.K. girmeyecek, ben ona söyleyeceğim arttırmadan diğer ihaleleri alacaksınız” dediğini, kendisinin ihaleye girip taşınmazı satın aldıktan sonra yine İ.D.’nun, H.H.’e “N.K.’ün ihaleye girmemesi karşılığında 10.000.000.000 lira istediğini, bunu verirseniz girmeyeceklerini” söylediğini, H. H.’den duyduğunu, bunun üzerine, H.’a onlar ile görüşmene gerek yok, ihalede ne gerekiyorsa yapacağız ve çıkacağız dediğini, H.’ın C.Savcısı İ. ile dışarıdaki görüşmesinde, N.’in talep ettiği 10.000.000.000 liranın 5.000.000.000 lirasını şimdi veririm, kalanını da ihale sonrasında verelim dediğini kendisine söylediğini beyan etmiştir.

M.H.G.; bir ay kadar önce Cumhuriyet Savcısı İ. telefondaydı, Bana, H., Adliye Mezat salonunun kapısındayım, gel seninle bir hususu görüşeceğim dedi, hayırdır deyince yine aynı şeyleri söyledi, geldiğimde kapıda bekliyordu, buyurun Savcı Bey dedim, bana ihale salonunda bir apartmanın 3 dairesinin satışının yapılacağını, bir tanesini kendisinin almak istediğini, simaen tanıdığı A.F.G.’nin ihaleye gireceğini söyledi, kardeşimi çağırıp, evin birisini Savcı beyin almak istediğini söyleyince, abi dairelerin sahipleri burada, H.isimli borçlu almak istiyor, vekaleti de bende dedi, çıkıp C.Savcısına, savcı bey ihaleye gir alabiliyorsan al, kardeşim sahipleri adına vekaleten girip alacağını söyledi, dedim, bu arada ihaleye N.K.S. isimli bayanda katıldı, birinci ihaleden sonra savcı bey N. ile bir şeyler görüştü, dışarıya H. isimli şahsı çağırıp, N.’in ihaleye girmeme karşılığında, on bin YTL istediğini söylemiş, H.içeriye girip benimle görüşünce savcı bir daha dışarı çıkmadı, ben H.’a 10 milyarın beşini ver, kalanını da ihaleden sonra verelim, daha sonra suçüstü yaptıralım dedim, şeklinde beyanda bulunmuştur.

Duruşmada saptanan yeminli beyanında ise, H.H. isimli kişinin gayrimenkullerin satışında N.Hanım’ın ihaleden çekilmesi için 10 bin YTL istediği hususunu, H.’dan duyduğunu, ihalelerde Savcının N. Hanıma ihaleyi yükselt diye el işareti yaptığını gördüğünü, önceki ifadesinin doğru olduğunu söylemiştir.

Taktiri kıymet tutanakları, ihale dosyalarının onaylı suretleri, dosya inceleme tutanakları, tanık anlatımları ve tüm dosya içeriğiyle, sanıkların birlikte ihale dosyalarını inceledikleri sabit olmakla birlikte, bu eylemleri 5237 sayılı TCY’nın 235. maddesinde ihaleye fesat karıştırmak kapsamında değerlendirilerek yaptırıma bağlanan hiçbir koşula uymamaktadır. Diğer yönden, sanıkların gizli tutulması gereken herhangi bir bilgiye ulaştıklarına ilişkin kanıt bulunmadığı gibi, 22. İcra Müdürlüğünün 2004/68, 75 ve 76 talimat dosyalarında, H.H.’den ihaleye girmemesi karşılığı 10.000 YTL istendiği ve A.F. G.’den ihaleye girmemesini talep ettiklerine ilişkin, H.H., A.F.G. ve M. H. G.’nin birbirleriyle çelişkili beyanları dışında kanıt da bulunmamaktadır. İhale süreci incelendiğinde, sanık N.K.’ün de dahil olduğu birden fazla kişi tarafından ihaleye girildiği ve taşınmazın en yüksek bedeli verene ihale edildiği, bu bedellerin de, rayiç değere yakın olduğu saptanmıştır. Taşınmazlar H.H.’e ait bulunduğundan, diğerleri de H. H. adına hareket ettiklerinden, bedelin yükselmesinden, C.Savcısı sanığı sorumlu tutarak suçlamalarda bulunmaktadırlar. Ayrıca sanık N.ile G. soyadlı tanıklar arasında geçmişe dayalı husumet de bulunmakta olup, birbiriyle çelişkili dosya içeriğine aykırı bu beyanlara itibar etme olanağı da bulunmamaktadır. Sanıkların gerek 5237 sayılı TCY’nın 235, gerekse İİY’nın 345/b maddesi kapsamında değerlendirilebilecek bir eylemi bulunmadığından, Özel Dairece bu suçtan verilen beraat kararı isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığının tüm temyiz itirazlarının reddi ile bu suçtan verilen hükmün onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Kurul üyesi, “suçun sabit olduğu” gerekçesiyle, hükmün bozulması yönünde karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 21.09.2007 gün ve 2-5 sayılı kararının

a ) Kulu ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yargı görevini yapanları etkileme,

b ) Resmi belgeyi yok etmek veya gizlemek,

c ) İhaleye fesat karıştırmak,

Suçları yönünden ONANMASINA,

2 - K. 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dava ile ilgili olarak yargı görevini yapanları etkileme suçundan verilen mahkûmiyetin, hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren, 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif koşullarının, oluşup oluşmadığının Mahkemesince değerlendirilmesi zorunluluğundan BOZULMASINA,

3 - Dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.05.2009 günü yapılan müzakerede, 1-a ve 2 nolu nedenler yönünden oybirliğiyle, 1-c yönünden oyçokluğuyla, 1-b nedeni yönünden ise ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 02.06.2009 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Paylaş:

Emsal Kararlar

Yeni Eklenenler

Sosyal Medyada Biz

error: Özderin Avukatlık Bürosu - Ankara - Uzman Kadromuza ulaşmak için lütfen arayınız ! 0312 428 03 13